Düzce depreminin, 1999 depremlerinin etkisini gösterdiği raporlandı

Düzce’deki depremin ardından SAÜ Afet Yönetim Uygulama ve Araştırma Merkezi ve Jeofizik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Utkucu tarafından yapılan incelemelerin ardından rapor hazırlandı.

Depremin, Kuzey Anadolu Fay Zonu (KAFZ) üzerinde oluşan 1999 İzmit ve Düzce deprem kırıkları ile Çilimli Fayı arasında kalan alanda meydana geldiği belirtilen raporda, depremin kaynak bölgesi civarında esas belirleyici tektonik unsurun KAFZ olduğu kaydedildi.

KAFZ’ın, 1999 İzmit ve Düzce depremlerinin yanı sıra 1944 Bolu-Gerede (7,3), 1957 Bolu-Abant (7) ve 1967 Mudurnu Vadisi-Adapazarı (7,1) depremlerini ürettiği aktarılan raporda, “Ayrıca, Hendek Fayı üzerinde meydana gelen 1943 Hendek depremi de bu bağlamda yazılabilir. Bu yüzden, 17 Kasım’daki Düzce depreminin tektonik açıdan bu kadar diri bölgede meydana gelmesinin, sıra dışı olarak nitelendirilemeyeceği açıktır.” denildi.

Raporda, KAFZ ile bağlantılı ikincil bir fay olan Hendek Fayı hakkında bilgi kısıtlılığına da işaret edilerek, şunlar kaydedildi:

“Bu fay, Gümüşova-Hendek-Adapazarı hattında uzanmakta ve Adapazarı Ovası içinde çökeller altında izlenememektedir. Bu fayın KAFZ’ın bahsi geçen kuzey ve güney kollarına göre daha az tehlikeli olduğu ve 1943 Hendek depremini ürettiği söylenebilir. Ancak 1943 Hendek depreminin bu fayın ne kadarlık bir kısmını kırdığını bilmemekteyiz. Ayrıca, 1878 yılında Sapanca ve Adapazarı’nda da yıkıma yol açan depremin hangi fay üzerinde olduğu da bilinmemektedir. 1999 İzmit ve Düzce deprem kırılmaları kaynaklı zaman içindeki gerilme değişimleri hesaplanmıştır. 2021 Yayakbaşı (Düzce) depremi odağının son 22 yıl içinde yaklaşık 5 bar civarında artışı azalarak devam eden bir gerilme yüküne maruz kaldığına işaret etmektedir. Bu sonuç, 2021 Düzce depreminin 1999 İzmit ve Düzce depremlerinden bağımsız ele alınamayacağını önermektedir. Yani 1999 depremlerinin etkisi azalarak da olsa devam etmektedir.”

– “ALINAN TEDBİRLER HASARIN OLUŞMAMASINDA ETKİLİ OLDU”

SAÜ Jeofizik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Utkucu, AA muhabirine, 5 büyüklüğündeki Düzce depreminin Marmara Bölgesi için sıra dışı olmadığını anlattı.

Bu şiddette depremlerin hayatın normal akışında kabullenilmesi gerektiğini vurgulayan Utkucu, depremin büyüklüğünün fazla olmamasının hasarı engellediğini kaydetti.

1999’da İzmit ve Düzce depremlerinin ardından alınan tedbir ve binalardaki yenilemelerin hasarın oluşmamasında etkili olduğuna işaret eden Utkucu, “Son deprem, Kuzey Anadolu Fayı civarında meydana geldi. 1999 İzmit Depremi’nin kırığının ya uzantısı üzerinde ya da buna paralel uzanan faylar üzerinde meydana geldi. Yaptığımız incelemeler ve daha önceden de yaptığımız araştırmalar sonucunda edindiğimiz bilgileri, 1999 depremlerinin etkisinin devam ettiği, ortamın tam durulmadığı şeklinde yorumladık.” diye konuştu.

Yaşanan bu tür depremlerde 1999 depremlerinin etkisi olduğuna, şu anda buna yönelik çalışma yürüttüklerine dikkati çeken Utkucu, şöyle devam etti:

“Çalışmalarımız, TÜBİTAK tarafından bir proje başlığı altında desteklenecek. Çalışmalar kapsamında yaptığımız modellemelerde 1999 depremi sonrasında geçen 20 yıl içinde halen gerilme artışlarının bazı faylar üzerinde devam ettiğini fark ettik. Bu depremin meydana geldiği bölgede 20 yıl boyunca 5 barlık gerilme artışı var. Yani halen 1999 depremlerinin etkisini, etrafındaki faylar üzerinde görebiliyoruz. Yani bu depremi de 1999 depremlerinden bağımsız olarak düşünemeyiz.”

– “YATAY MİMARİ VE SAĞLAM ZEMİNDE YAPILAŞMA ÇOK ÖNEMLİ”

Prof. Dr. Utkucu, 1999 depremi ile Düzce’de yaşanan son deprem arasında enerji bakımından yaklaşık 1000 kattan fazla fark olduğunu vurgulayarak, şu uyarılarda bulundu:

“Yatay mimari ve sağlam zeminde yapılaşma çok önemli. Kötü zeminden dolayı sarsıntı süresi uzuyor. Yapılaşmayı sağlam zeminde, bina inşa yönetmeliklerine uygun yaparsak deprem tehlikesinden korkmaya gerek kalmayacaktır. Özellikle Sakarya gibi zemin sıvılaşması tehdidi altında olan bir yerde çok katlı yapmazsak, yatay mimaride gelişmeye devam edersek tehlike hakkında fazla endişe etmeye gerek kalmayacaktır.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir